İnsanlar psikologlara NE ZAMAN giderler?
‘Hayatla çatışmaya başladıkları zaman ya da kendileriyle…’
Çatışmanın nedeni ister ‘depresyon’ olsun, ister ‘kaygı’, kişi artık yaşamla uzlaşamadığı durumlarda hayatı yeniden kazanmak için
tedavi olmak ister.
Bu bir savaş mıdır acaba? Tek başına gücünün yetmediği yerde destek mi alır insan? Ya da yüzleşmek korkutucu mu gelir, korktuğu için mi kaçar kendinden?
Aslında yaşam kişilere değil, kişiler yaşama etki ediyor. Suçladıkları kendileri değil hayat oluyor, takıldıkları yerde sorgulara başlıyorlar ve kendileri dışında her şeyi suçluyorlar. Hapsettikleri kendileridir; insanlar özgürleştiremediği duygularından korkuyorlar…
Bazen hayatı durdurmak isterler, kendileri dışında akan zamanın varlığını inkar etmek o an için her ne kadar çözüm gibi gözükse de hızla ve kuvvetle akan bir suyun taşı aşındırıp parçalaması gibi rahatsız edici bu yaşam döngüsü içinde yok oluş hissinin acı verdiğini anlamaya başlarlar. Sorgulamak, tartışmak iyidir. Düşünceler egzersiz yapmadan bedeni sağlıklı besleyemez. Psikolojik sağlık üzülmemek, sinirlenmemek, huzursuz olmamak değildir. Bilakis, bu yaklaşımlar endişe vericidir. Çünkü kişi hayatla anlaşmak yerine tüm bağlarını koparmış demektir.
Kişiler kendi ürettikleri düşüncelerle, yaşadıkları olumsuz olayları pekiştirirler. Çözülebilecek sorunlar azken, zamanla sorunların üzerine yenilerini ekleyerek çıkış yolu bulmakta zorlanırlar çünkü omuzlarında artık bir sorun değil sorunlar vardır ve zamanlarını sadece bunların üzerine düşünerek geçirirler. Bu süreyi çözüme yönelik kullanmak hem beynen hem de bedenen hayatın sunduklarına uyum sağlamayı kolaylaştıracaktır.
Hepimiz insanız elbette iyi ya da kötü bir takım olaylara maruz kalıyoruz. Önemli olan ne yaşadığımızın ve ne yapmamız gerektiğinin farkına varabilmek, yani hayatla anlaşabilmek…
İnsanlar psikologlara NEDEN giderler?
‘Hayatla anlaşmaya başladıkları zaman…’