Üyelik Kapat

“Yas”ın Psikolojik Boyutları ve Yaklaşım | Soma

Yas; kişi için anlam taşıyan bir sevgi nesnesinin yitiminden sonra psişik dengenin yeniden kurulmasını sağlayan mental süreçtir. Ölüm hayatın bir parçası olduğunu bilmemize ve kaçınılmaz bir son olduğunun farkında olmamıza rağmen bir yakınımızı kaybetmek veya zamansız ölümler bizleri çok derinden etkiler ve bu durumu kabullenmekte zorlanırız. Sevilen birinin kaybı ve ondan yoksun kalma durumunda yas tutarız. Yas süreci normal ve yaşanması gereken bir dönemdir. Yas dönemine müdahalede bulunulmamalıdır. Kişinin o acıyı ve yası yaşamasına izin verilmeli ve beklenmelidir.Aksi takdirde bu travmalara neden olabilir kişinin ileriki yaşantısına yansıyabilir. Kişiler bu dönemde ne kadar bilinçli olurlarsa, yas döneminden çıkmak kendileri ve çevreleri için o kadar kolay olur.

Bu süreçte bir dizi psikolojik uzlaşma meydana gelir. Normal bir yas süreci 14 aya kadar sürebilir.Kişi yası tamamlama süresine kadar belli başlı evrelerden geçer. Kaybı yaşadığı andan itibaren sırasıyla;

1.İnkar : Gerçeği reddetme eğilimi görülür. Olmamış gibi davranma-inanmama. Örneğin; “bana şaka yapıyorsunuz” gibi cümleler bu dönemde inkarın göstergesidir.

2. Şok : Kaybın gerçekleştiğini bilse de bununla ilgili bir şey düşünemez ve hissedemez- ağlayamama-tepki gösterememe-donukluk gibi örüntüler bu döneme hasdır.

3.Öfke : Kayıp yaşanan kişinin geri gelmesine yönelik duyguların arttığı dönemdir. Geri gelemeyeceğini anladığında kızgınlık ve isyan etme gibi davranışlar görülür. Ölen kişiye karşı, Allah’a karşı kızgınlık, etrafındaki insanların sorumlu olduğuna yönelik düşüncelerin yer etmesi ve öfke krizleri yaşanabilir.

4.Pazarlık: Yitimin gerçekleştiğine dair daha yüksek düzeyde bir farkındalık vardır. Zamanı geri sarma çabası eşlik eder. Bu dönemde örneğin; “Keşke o saatlerde yanında olsaydım”, “Şöyle yaparsam kardeşim ölmemiş olacak ve bunun yalnızca bir rüya olduğunu anlayacağım” gibi düşünceler yoğunluktadır.

5.Depresyon: Kaybedilen kişinin geri dönmeyeceğine ilişkin düşünceler artık netleşir kişinin bununla yüzleşmesi ağır bir durumdur ve depresif belirtiler göstermeye başlar.

6.Kabullenme:Artık ölümü tamemen kabul etme dönemine geçilmiştir. Bununla baş etme mekanizması gelişmiştir. Gündelik yaşama yavaş yavaş geçiş evresidir.

Bu evreler normal yas sürecinde beklenen tablodur. Kayıp yaşayan kişilerin bu evrelerine müdahale gerektirmez ve yası yaşabilmelerini engelleyecek herhangi bir tutumda bulunmamak en uygunudur. Aksi halde yası yaşayamamış kişilerde ileriki dönemlerde farklı psikolojik sıkıntılar yaşanmasına sebep olur.

Çocuk ve ergenler yas
Mother Consoling her DaughterÖlümü kabullenmek biz yetişkinler için bile zorken, bunu bir çocuğa anlatmak çok daha güç ve dikkat gerektiren bir durumdur. Yakınını kaybetmiş bir çocuğa ölüm anlatılırken asıl amaç çocuğun bu durumu en az etkileneceği şekilde atlatmasını sağlamak olmalıdır.
Çocuklarda yas algısı yetişkinlere göre çok daha farkılıdır. Ölüm algısı çocuklarda yavaş yavaş oluşur ve her yaş evresinde farklılık gösterir. Bir çocuk, evcil bir hayvanın ölümüne üzülüp ağlayabilir, çünkü buna dayanabilir. Ama anne-baba ölümü karşısında üzüntü belirtisi göstermeyebilir, çünkü bu üzüntüye dayanacak yaşta değildir. Bu nedenle her yaş döneminin yas süreci farklıdır ve çocuğa ölümü anlatılırken çocuğun yaşı göz önünde bulundurulmalıdır.
Ergen grupların yası yaşama ve anlamlandırma süreci yetişkin yasına benzer. Ancak ergenlik zaten bilinçdışı çatışmaların alevlendiği ve su yüzüne çıktığı fırtınalı bir dönem olduğu için bu dönemde yaşanan bir kayıp ergeni daha fazla risk altına sokabilir.

Yas ile ilgili yaşlara göre yaklaşım nasıl olmalıdır?

0-3 yaş
Çocuklar 3 yaşından önce ölümü anlayamayacakları için, ölüm onlara ileriki yaşlara oranla daha az korkutucu gelir. Kaybedilen kişinin çocuğun ebeveyni veya çok yakını olması durumunda onun eksikliğinden kaynaklanan problemlerin yaşanması muhtemeldir. Bu durumlarda çocuğa kişinin öldüğü söylenmelidir.

4-5 yaş
Bu dönemdeki çocuklar için ölüm kelimesi daha aşinadır ancak duruma tam olarak hakim değillerdir. Ölüm kavramı onlara öncesine göre daha korkutucu gelmeye başlar ve yakınlarının ölmesinden korkarlar. Genellikle ölümü geri dönülebilecek bir kavram olarak görürler ve ölenle ilgili sık sık “Neden geri gelmiyor?”, “Artık geri gelsin” şeklinde isteklerini belirtirler. Bu durumlarda çocuğa ölen kişilerin dönmesinin mümkün olmadığı anlatılmalıdır. Çocuk ölümden sonra geri dönülmediğinin farkına beş yaşından sonra varmaya başlar.

6-7 yaş
Bu yaşlardaki çocuklar ölümü hastalık ve yaşlılıkla ilgili olarak algılamaya başlarlar. Ani ve zamansız ölümler karşısında algılama zorluğu çekebilirler ve durumu inkar etmeye çalışabilirler. Bu dönemlerdeki çocuklara ölümün bazen yaşlı veya hasta olmayan insanların başına da gelebildiğini anlatmak gerekir.

8-10 yaş
Ölümü bilir ama ölebileceğini düşünmezler. Geçici bir şey gibi düşünür, alttan alta kişinin ölmediğine inanabilir. Bu dönemde çocuğa ölümün gerçek ve normal yaşanması gereken bir şey olduğu anlatılmalıdır.

Çocuklarda ölüm olgusu tam olarak 12 yaşından sonra oturmaktadır.
Ölüm haberini çocuğa verirken:
• Çocuğun yanında hiçbir şey yokmuş gibi davranmamak gerekir. Ancak aşırı tepkiler ( bağırmalar, Kendini yerden yere atmalar vb.) çocuğun karşılaşmaması gereken durumlardır.
• Ölüm haberi çocuğa aniden verilmemelidir. Eğer beklenmedik bir ölüm söz konusu ise ölen kişinin hastalandığı söylenerek çocuk duruma hazırlanabilir. Bu, çocuğun yaşayacağı şoku azaltacaktır.
• Çocuğun bu haberi duygusal olarak kendini en yakın hissettiği kişiden duyması en doğru olacaktır. Böylece çocuk tepkilerini daha rahat verebilir.
• Ölüm haberini alan tepkilerine müdahale etmemek gerekir. Her çocukta verilen tepki farklı olabilir.
• Çocuğu ölüm hakkında konuşmaya zorlamamak, ancak kendisi konuşmak istediğinde onu dinlemek en sağlıklısı olacaktır.
• Çocuğu hemen ailesinden uzaklaştırıp, başka bir ortama sokmak doğru değildir. Çocuk bu dönemde ailesiyle acısını paylaşmak ister. Ancak çocuğu ölü ile aynı odaya sokmamak ve cenazeye katılmaya zorlamamak gerekir.

Çocuğa ölümü anlatırken bunu kavramlarla bağdaştırmamak gerekir. “ Derin bir uykuda uyuyor”, “Toprak oldu” gibi söylemler çocuğun erken yaşta uykuya, toprağa karşı fobi geliştirmesine neden olabilir. Yas dönemi boyunca çocuklar kekemelik, alt ıslatma, kabus görme, tırnak yeme, saldırganlık, hırçınlık, içine kapanma, okulda başarısızlık karşılaşabilinecek durumladır. Bu durumlarda çocuğun duygularının bastırılmaması gerekir ve çocukla acısı paylaşılmalıdır. Problemler devam ederse bir uzmanla görüşülmelidir.

Psk. Gülşah Pınaroğlu